“Gündelik Yaşamın Arkeolojisi”
M.Ö 6.500-M.S 1.300
“Gündelik Yaşamın Arkeolojisi” sergisi, 21 Ekim’den itibaren ziyaretçilerini Haliç Kıyısı’ndan, Anadolu ve çevre uygarlıklara doğru renkli bir tarihsel yolculuğa davet ediyor.
Anadolu coğrafyası, insanın uzun tarihindeki birçok önemli değişim ve dönüşüme ev sahipliği yapmış, burada biçimlenen kültürlerin etkileri yaygınlaşarak farklı bölgelerdeki uygarlıklara da esin kaynağı olmuştur. Neolitik çağdan günümüze kadar süren bu değişim ve dönüşüm sürecine; insanın doğaya karşı verdiği yaşam mücadelesinden, günlük alışkanlıklarından, sosyal ilişkileri ve inançlarından yola çıkarak bakarız. Bunun için yerleşim yerlerini, tapınakları, mezarlıkları, yarı göçebe yaşam alanlarını ve doğal çevreyi, araştırır; dillerini anlamaya çalışır ve buralarda ele geçen buluntular yardımıyla insanlığın serüvenini, yani tarihi yorumlarız. Gündelik hayatın sıradanlığı, rutinliğinin yanı sıra tüm dinamiğiyle bu sürecin en önemli tanıkları şüphesiz insan üretimi olan günlük araç-gereçlerdir.
Geçmişe kapı aralayan “Gündelik Yaşamın Arkeolojisi” sergisi, Neolitik dönemden Selçukluya dek uzanan koleksiyonumuzdan özenle seçilerek tasarlandı. “Toprağın Mirası” sergisinin devamı niteliğinde olan sergi; Kayıp Dillerin Fısıldadıkları sergisine de göz kırparak gündelik yaşamın en önemli iletişim aracı olan dil ve yazının gelişimini gösteren eserlerle birlikte, gündelik hayatımızı şekillendiren nesneler aracılığıyla tarih boyunca gelişen ve değişen Anadolu kültüründen izler barındırıyor.
Sergide yer alan, bazen ‘çok farklı’ olarak nitelenen ve yitip gitmiş gibi görülen gelenek, alışkanlık, tavır, kültürün yansıması eserler; pek çok şey değişmiş ve gelişmiş gibi görünse de, çağlardır sürüp giden temel meselemizin ne kadar benzer olduğunu; sevincimizin, endişelerimizin, bilinmeze dair korkumuzun, ‘güzelleştirmeye’ merakımızın özünde aynı kaldığını sessizce, yalın bir dille bizlere hatırlatıyor.